Alicanto, Şili mitolojisine ait Atacama çölünün mitolojik gece kuşudur. Efsane, Alicanto'nun kanatlarının geceleri güzel, metalik renklerle parladığını ve gözlerinin garip ışıklar yaydığını söyler. Kanatların rengi, yediği cevherin türüne göre değişir, bir altın madeninden ise altın, bir gümüş madeninden ise gümüşi olarak değişir.

Siren, Yunan mitolojisinde, şarkısının tatlılığıyla denizcileri yıkıma çeken yarı kuş yarı kadın bir yaratıktır.. Homeros'a göre batı denizinde Aeaea ile Scylla kayaları arasındaki bir adada yaşayan iki Siren vardır.

And mitolojisinde, Condor güneş tanrısı ile ilişkilendirilir ve üst dünyanın hükümdarı olduğuna inanılır. Bu kuş, birçok And kültüründe güç ve sağlığın sembolü olarak kabul edilir.

Simurg, eski Pers mitolojisinde Bilgi Ağacı'na yuva yapan, efsanevi bir peygamber kuşu olarak geçer. Gizemli, devasa şifalı kuş olarak bilinir ve antik Pers kültüründe önemli bir yere sahiptir. Küllerinden yeniden doğduğu bilinmektedir.

Bülbül, "yaratıcılık, ilham perisi, doğanın saflığı ve Batı manevi geleneğinde erdem ve iyilik" arasında değişen sembolik çağrışımlarla uzun bir tarihe sahiptir. Coleridge ve Wordsworth, bülbülü daha çok doğal şiirsel yaratılışın bir örneği olarak gördüler: bülbül doğanın sesi oldu. Sufizmde ise gül ve bülbülün birbirine duyduğu aşk sık sık şiirlere konu olmuştur.

Bülbül, "yaratıcılık, ilham perisi, doğanın saflığı ve Batı manevi geleneğinde erdem ve iyilik" arasında değişen sembolik çağrışımlarla uzun bir tarihe sahiptir. Coleridge ve Wordsworth, bülbülü daha çok doğal şiirsel yaratılışın bir örneği olarak gördüler: bülbül doğanın sesi oldu. Sufizmde ise gül ve bülbülün birbirine duyduğu aşk sık sık şiirlere konu olmuştur.

Huma kuşunun gölgesinin veya dokunuşunun uğurlu olduğu söylendiği için bir 'fal kuşu' olarak anılır. Tasavvuf geleneğinde Huma'yı yakalamak en çılgın hayal gücünün bile ötesindedir, ancak onun bir görüntüsünü, hatta bir gölgesini bile yakalamak, bir insanı hayatının geri kalanında mutlu edeceğinden emindir.

Dostluğun ve şefkatin simgesi olan kırlangıç, “insanları kazadan ve beladan kurtaran kuş” olarak bilinir. Bu nedenle Uygur Türkleri arasında evlerin çatılarına, kapıların üzerine onlar için özel yuvalar yapılırdı çünkü “kırlangıcın yuva yaptığı eve talih konar” inancı vardır.

Bülbül, "yaratıcılık, ilham perisi, doğanın saflığı ve Batı manevi geleneğinde erdem ve iyilik" arasında değişen sembolik çağrışımlarla uzun bir tarihe sahiptir. Coleridge ve Wordsworth, bülbülü daha çok doğal şiirsel yaratılışın bir örneği olarak gördüler: bülbül doğanın sesi oldu. Sufizmde ise gül ve bülbülün birbirine duyduğu aşk sık sık şiirlere konu olmuştur.